MIŞ GİBİ YAŞAMAKTAN YORULMADINIZ MI?

MIŞ GİBİ YAŞAMAKTAN YORULMADINIZ MI?

Gerçek halimizi göstermemek, itiraf edememek. Olduğumuz gibi olamamak.

Bir arkadaşımıza rastlarız, ya da telefonla ararız konuşmanın başı: “ Nasılsın? ! İyiyim, sen nasılsın?” “ Ben de iyiyim.” Ezberimizden söylediğimiz kalıplaşmış cümleler.

 

Herkes aslında iyi olmadığı halde iyiyim demeye alışmış. Kendimizi saklamak. Gerçek halimizi göstermemek, itiraf edememek. Olduğumuz gibi olamamak.
 
Bu şekilde davranmayı bıraktığımda 20'li yaşlarımın sonuna yaklaşmıştım. Aniden rol yapmaktan sıkıldım. “ Nasılsın? “ sorusuna karşılık tam olarak nasılsam onu söylemeye başladım. “ Berbat durumdayım.” “ Çok yorgunum “ “ Çok üzgünüm “ “ Çok mutluyum “ gibi.. O an tam da nasıl bir duygunun içerisindeysem o şekilde cevap vermeye başlamıştım. Neysem o. İyi değilsem, iyi değilim yani. Karşımdaki arkadaşım önce bir susup, şaşırıp kalıyor. Ama az sonra maskesini bir kenara bırakıp o da, o an gerçekte yaşamakta olduğu hisleri ya da durumu anlatmaya başlıyordu. Karşınızda birisi çırılçıplak duruyorsa, siz de soyunmaya başlarsınız ama nereye kadar soyunacağınız cesaretinize kalmıştır. Maskemi çıkarttım, uzun zaman oldu. Çok eleştiri aldım. Nazik olmadığım, kırılıp bükülmediğim, düşüncesiz olduğum, fazla dürüst olduğum şeklinde çok ama çok eleştiri. Umurumda oldu mu? Bazen, biraz.
 
Tüm bu eleştirilere rağmen saçını kestiren ilk bana koşardı sormak için: “ Sen doğruyu söylersin yakışmış mı? “ Alışverişe beni sürüklemeye başladılar yanlarında: “ Sen doğruyu söylersin, bu üzerimde iyi durdu mu? Doğruları söyleyen insanlar diğerlerinin irkilmesine sebep oluyorlar. Hem korkutucu, hem de kıymetli olmuştum bir anda. Tam olarak doğruyu söyleyen nadir yaratık! Nazik olalım, kalp kırmayalım, herkes bizi sevsin diye diye o kadar yapaylaşmış ki herkes ve herşey. İltifatlar havada uçuşuyor. Ama çoğu gerçek değiller. “ Çok güzel olmuşsun, bu sana çok yakışmış güle güle giy “ ama arkasını döner dönmez. “ Bu bedene böyle şey giyilir mi allah aşkına! Of ne kadar rüküş! “ Yüzüne söyle. “ “Hayır. “ “ Neden? “ “ Kırılır. “ Böyle daha mı iyi ? Arkadaşım dediğin kişi olmadık bir şekilde ortalıkta geziyor ve sen onu uyarmadığın gibi bir de o haliyle güzel olduğuna inanmasına neden oluyorsun.
 
Dışlanmadım mı? Dışlandım. 9 köyden kovuldum ama sonunda elene elene süzgecin üzerinde Hiçbir kötü niyetim olmadığını, yalnızca fazla dürüst olduğumu anlayan ve beni olduğum gibi kabul eden gerçek dostlarım kaldı yanımda. Yolu birlikte yürüdüğüm. Hepsi çırılçıplak soyunabildiler mi? Biraz, bazen.. Tam olarak benim gibiler mi? Hayır. O delidir biraz dediler benim için beni deli olarak kabullendiler. Toplumun kurallarını çok da kabul etmeyen ve kendine göre yaşamanın topluma göre yaşamaktan çok daha önemli olduğunu düşünenleri toplum ancak “ deli “ olarak kabul eder. Oysaki gerçekte toplum delirmiş. Kimse kendisi gibi değil. Tam olarak bir maskeli balo. Herkes beğenilmek, onaylanmak, kabul görmek için oynamaya “ mış gibi “ yapmaya devam ediyor. Bu yüzden sürekli kendiniz olun diyorum. Başkaları için yaşamayın, kendiniz için yaşayın. Neyseniz o olun. Ne yapmak istiyorsanız onu yapın. Sizi ne mutlu ediyorsa onunla uğraşın.
 
Küçükten beri toplumun şartlanması ile küçük hanımefendiler beyefendiler “ Öyle yapma ayıp! “ larla büyütüldük. Kurallar üzerine kurallar bindirildi ve biz kendimiz olmayı kendimiz gibi davranmayı unuttuk.
 
Bir yere davet ediliriz. Bazen o gün hiç de gitmek istemediğimiz halde gitmezsek ayıp olur düşüncesi ile mecburen hazırlanır gideriz. Herkese hoş ve bakımlı görünmek için giyinir, süslenir zayıf görünmek için bazen korse cenderesine bile katlanır. Kibar görünmek için yüzümüze bir gülümseme takar bütün gece aslında bir an önce eve dönüp o rahatsız topuklu ayakkabıları çıkartıp kendimizi eşoflanlarımızla kanepemize atmak istediğimiz halde kasıla kasıla insanların içinde dolaşır dururuz. Neden?
 
Neden “ Ben çok sıkıldım gidiyorum.” Ya da “ Bu gece hiç gelmek istemiyorum Hiçbir şey düşünmeden öylece yatmak istiyorum. Boş boş televizyona bakmak istiyorum. “ ya da her ne yapmak istiyorsak bunu söylemiyoruz da. “ Tabii canım gelmez olur muyum. Çok isterim mutlaka orada olacağım. “ gibi şeyler söyleyip. Kendimizi gerçek olmadığımız hallere sokuyoruz. Sevilme, onaylanma, kabul görme, bir yerlere, birilerine ait olduğumuzu hissetme ihtiyacımız var. Çünkü kendimizi olduğumuz gibi sevip, onaylayıp kabul edemiyoruz.
 
O kadar ki birisi bir şey istediğinde “ yapmam, yapamam çünkü yapmak istemiyorum “ bile diyemiyoruz rahatça. “ Tabii yaparım “ diyoruz yoksa ayıp olur! Sonra da bu vermiş olduğumuz sözün altında kalmamak için sıkıntılı zamanlar yaşıyoruz. “ Of şu işi hiç üzerime almasaydım! Nereden söz verdim, şimdi yapmazsam olmaz ama başka işlerim var aslında “ gibi şeyler düşünerek de olsa mutlaka bizden istenileni yerine getiriyoruz. Oysa yapamam deseniz ne olacak? Kıyamet kopmayacak. Bir başkasından yardım istenecek ve siz kendinizi kendi yapmanız gereken işlere rahatça verebileceksiniz kafanızda başka bir şey olmadan.
  
Olduğumuz gibi olsak şu maskeleri çıkartıp atsak hayatı yaşamak çok daha kolay olacak emin olun.
 
Olduğu gibi olan insanlar kendilerinden memnun rahat yaşayanlardır ve hayatın gerçek keyfini onlar çıkartırlar. Bazen “ deli “, bazen “ farklı “, bazen “ sıkıntılıdır o biraz “ diyerek etiketlenirler ama emin olun en çok onlar mutludurlar.
 
Kimsenin haklarında ne diyeceği ya da ne düşüneceği umurlarında değildir. Gerçekten gelmek istiyorlarsa gelirler. İstemiyorlarsa gelmezler. Sıkılmışlarsa o anda kalkıp giderler. İstemedikleri şeyler için kolayca “ Hayır, istemiyorum. “ derler. Biri bir şey istediğinde ayıp olmasın diye değil gerçekten gönüllerinden yardım etmek geliyorsa “ Yaparım. “ derler. Kendilerini sıkacak ortamlardan ve insanlardan uzaklaşırlar. Hayatın kıymetini bilir ve yalnızca yaşarlar. Etraflarında kimse olmasa da. Sahilde oturup boş boş denize bakmak. Yalnızlıklarının keyfini çıkartmak ya da gerçekten kiminle görüşmek istiyorlarsa onu aramak, onların yaşayış biçimidir.
  
Böyle olamayız mecburiyetlerimiz var diyeceksiniz. Ama bir düşünün bu mecburiyetlerin ne kadarı gerçek? Gerçek mecburiyetlerin üzerine siz mecburiyetler ekliyorsunuz.
 
 Asıl aşılması gereken içimizdeki beni olduğum gibi kabul etmezler, sevmezler korkusu. Siz önce bir olduğunuz gibi olun. Kendinizi olduğunuz gibi sevin. Hayatınızda sizi, neyseniz o olarak kabul edenler kalsın. Gerisi, zaten teferruattır.
 
Sevgiyle
  

Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.