GÖZYAŞLARIMIZIN GİZLİ GÜCÜ

GÖZYAŞLARIMIZIN GİZLİ GÜCÜ

Yıllar önce Nevşehir'e gittiğimde, hediyelik eşya dükkanlarında satılan uzun boyunlu minicik toprak küpler çok ilgimi çekmişti ve çok sempatik gelmişlerdi.

Ne olduklarını sorduğumda "gözyaşı kabı" dediler.

Eşleri savaşa ya da başka bir nedenle uzaklara giden kadınlar, onlar dönene kadar gözyaşlarını o kaplarda biriktirirlermiş. Çok romantik ve çok hüzünlü...

Bu bilgiyi öğrendikten sonra ilk bakışta gözüme çok sevimli görünen bu kaplara tabii ki bakışım değişti. Gözyaşını biriktirmenin mantığı nedir? Bilemiyorum. Belki "Sen yokken bak, ben neler çektim!" “Seni çok özledim.” demek ve "İnanmıyorsan bak, gözyaşlarım ne kadar çok!" diye ispat etmek amaçlıdır. :) Her ne amaçla olursa olsun, bu kadınların ağlayarak kendi bedenleri için çok iyi bir şey yaptıklarını söyleyebilirim, çünkü ağlamak çok sağlıklı bir eylemdir. Her zaman söylüyorum, duygularınızı içinize atmayın; bu sizi hasta eder.

Gözlerimizden süzülen her damla gözyaşı, basit bir sıvıdan çok daha fazlasını ifade eder. Duygularımızın dışa vurumu, anlaşılma isteğimiz bazen de çaresizliklerle bir tür başa çıkma eylemidir ağlamak. Şimdi sizinle yeni öğrendiğim ve çok şaşırdığım bir bilgi paylaşacağım. Soğan doğrarken akan gözyaşları ile ağlarken akan gözyaşlarının içeriğinin farklı olduğunu biliyor muydunuz?

Soğan bizi neden ağlatıyor? Soğan doğrarken, soğanın hücrelerinde bulunan sülfenik asitler birbiriyle reaksiyona girerek uçucu sülfen dioksit gazı oluşturuyorlarmış ve bu gazlar göz yüzeyimize temas ettiklerinde, gözlerimizdeki sinir uçlarını uyardığı için göz yaşarması meydana geliyormuş. Yani aslında soğan doğrarken, gözlerimizi korumak için ağlıyoruz. Her zaman söylüyorum bedenimiz bizden daha akıllı.

Peki üzüldüğümüzde ağlarken neler oluyor? Üzüntü, mutluluk, çaresizlik gibi duygulara tepki olarak gözlerimizden süzülen gözyaşlarının içeriğinde ise su, tuzlar (özellikle sodyum ve potasyum), yağlar (lipitler) ve bazı proteinler varmış. Bu bileşenler göz yüzeyini nemlendirerek koruyor ve gözün optik özelliklerini iyileştiriyormuş. Biz ağlarken dökülen gözyaşlarımız aynı zamanda gözlerimizdeki zararlı maddelerin ve mikroorganizmaların uzaklaştırılmasına da yardımcı oluyormuş.

Yani ister soğan doğrarken, ister duygusal nedenlerle ağladığımızda her iki durumda da bedenimiz için iyi bir şey yapmış oluyoruz. Gözyaşlarını durdurmaya çalışan hatta içine ağlıyor diyebileceğim insanlar tanıdım. Çocukluktan beri bir çoğumuza “ağlama!” diye tenbih edildi. “Bunun için ağlanır mı!” denildi. Ağlamanın utanılacak bir şey olduğu öğretildi. Sanki bir zayıflık, güçsüzlük göstergesiymiş gibi kazındı zihinlerimize. Bu yüzden bir çok insan uluorta ağlamaktan kaçınır. Hatta en son ne zaman ağladığını hatırlamayacak kadar çok uzun süredir ağlamamış olan insanlar biliyorum.

Oysa ki Sezen Aksu'nun da dediği gibi: “Ağlamak güzeldir.” Utanılacak bir şey değil; aksine çok insanca bir duygudur ve biliyoruz ki duygularımızı içimize atmak yerine dışarı akıtmak çok da sağlıklıdır. Ağlamak, duygularımızı ifade etmenin ve stresimizi atmanın doğal ve sağlıklı bir yoludur. Göz yaşlarımızın değerini bilelim, içimizdeki duyguları özgürce ifade edelim. Gözyaşlarımızı utanarak gizlemek yerine, onları özgürce akıtmaktan çekinmeyelim. Düşünün bakalım siz en son ne zaman ağladınız?

Özlem Hatipoğlu