NEFRET VE ACIDAN KURTULMANIN KOLAY BİR YOLU
Bazı insanlar, yaşadıkları olaylar karşısında hissettikleri duyguları -üzerinden bir hayli zaman geçmiş olsa bile- bugün gibi içlerinde hissetmeye devam ederler
Böyle kişilere -seans sırasında- içinizi acıtmış olan bir anıyı hatırlayın dediğimde yüzleri buruşur, gözlerine yaşlar dolar.
Bazı insanlar ise kolayca unutup affederler; birine kızmış olduklarını hayal meyal hatırlar ama neden kızmış olduklarını hatırlayamazlar. Kimseye kin tutmazlar, onlara zarar veren hiçbir duyguyu üstlerinde taşımazlar. Anıları siliktir; o anılara bağlı olan duygular çoktan uçup gitmiştir.
Hem fiziksel hem ruhsal sağlığımızı koruyabilmemiz açısından içinde olmamız gereken hal de budur.
Çoğumuz acı çekmekten çok korkarız ve gerçekten üzüldüğümüz bir anda -bazen etrafa karşı güçlü görünme kaygısıyla, bazen de kendimize bile güçsüz olduğumuzu itiraf edemediğimizden- o üzüntüyü hissetmemek için direniriz. Bazen duyguları yaşamak bize o kadar zor gelir ki onları savuşturmak umuduyla yatıştırıcı ilaçlara sığınırız. Bunu yaptığımızda ne yazık ki o duygulardan kurtulmuş olmayız, yalnızca bir süre için üstlerini örtmüş oluruz, ilaç almayı kestiğimiz anda da tüm duygular yeniden gün yüzüne çıkar.
Olumsuz bir olay yaşadığımızda bu olayın bize hissettirdiği duyguyu tam olarak yaşamak için kendimize izin vermezsek o duygudan hiçbir zaman kurtulamayız. Üzüntü, nefret, suçluluk vs. de bu tür duygulara girer ve bu durum hepsi için geçerlidir.
Kendinize duyguları üzerinizde taşıyıp taşımadığınızla ilgili bir test yapın: Bir yakınınızın kaybından her bahsettiğinizde boğazınız düğümleniyor, gözleriniz doluyorsa ya da ''çok sinirlenmiş olduğunuz bir olayı hatırlayın,'' dediğimde içinizde öfke yükseliyorsa duyguların gitmesine henüz izin vermemişsiniz demektir.
Acıları, üzüntüleri yok saymayacağız ortaya çıktıkları anda yaşayıp bırakmayı öğrenmeliyiz. Üzerinden yıllar geçmiş olduğu halde hala aynı şeylere bugün olmuş gibi hissediyorsak ciddi bir sorunumuz var demektir.
Bu duygulardan kurtulmak için, bunları bizde uyandıran insanlara kendimizi ifade etmemiz gerekiyor. Bizi kim üzdü, kim kızdırdıysa, ona her ne söylemek istemiş ve söyleyememişsek hepsini dökmeliyiz.
Şimdi ise iyi haber şu: anılar çok gerilerde kalmış, o kişiler hayata veda etmiş ya da artık hiç görüşmediğiniz kişiler olabilir. Bunun bir önemi yok çünkü duygulardan kurtulma çalışmasını kendi kendimize yapabiliriz!
Bu çalışmayı yapmak için kendinize özel bir zaman ayırın. Kedinize tamamen boş olduğunuz ve yalnız kalabileceğiniz birkaç saat ayırın. Telefonunuzu, bilgisayarınızı kapatın. Etrafta dikkatinizi dağıtacak hiçbir şey olmasın. Sonra alın bir kağıt kalem elinize, başlayın yazmaya...
Şöyle bir yol izleyin: Önce tüm dikkatinizi yaşamış olduğunuz olaya ya da size bunu yaşatmış olan kişiye odaklayın. Olay neydi ya da 'o' kişi size neler yapmıştı? Bu size neler hissettirmişti? O duyguyu hissedin, bırakın çıksın. Aklınıza ne geliyorsa, içinizden ne geçiyorsa, bu arada, bütün bildiğiniz küfürleri de yazmak serbest ama hiç durmadan yazın. İster bir sayfa, ister on sayfa sürsün, o konuda aklınıza gelen ne varsa yazın. Bu abartılacak bir olay değil ya da aslında buna çok kızmamıştım, daha çok şuna kızmıştım diye yorum yapmayın, hatırladığınız her detayı yazın, tüm öfkenizi kusun. Bir süre sonra ''tamam her şeyi yazdım artık, hiçbir şey kalmadı,'' dediğinizde kendinizi hafiflemiş -ama bitkin- hissettiğinizi göreceksiniz.
Yazmış olduklarınızı o kişiye iletmemiş bile olsanız, yazarak tam olarak kendinizi ifade ettiğinizde duygulardan kurtulmuş olursunuz. Yazarken belki ağlayacaksınız, belki güleceksiniz, belki de aynı anda hem yüksek sesle söylenecek hem de bağırıp duracaksınız, o sırada olan her şey için kendinize izin verin.
Bazen aynı kişiyi hem sevip hem de ondan nefret edebildiğimizi görürüz. Özellikle bizi yetiştiren ebeveyn hakkında böyle hissederiz. Onlardan ihtiyacımız olan sevgiyi, ilgiyi, değeri görememişsek, içimizde onlara karşı kırgınlık, küskünlük vs. duyguları oluşmuş olabilir ama -aynı zamanda onlar bizim anne ve babamız oldukları için- onları çok da sever ve içten içe onlar tarafından sevildiğimizi bilmeyi isteriz.
Bazen de ilişki yaşamış olduğumuz birini çok sevmişizdir ama o sonra bizi kıracak bir şey yapmıştır; onu çok sevmekte olduğumuz halde aynı zamanda ona karşı nefret de hissedebiliriz.
Çalışmayı yaparken içinizde böyle bir duyguya rastlarsanız bunu da yazmaktan geri durmayın. Hem nefretinizi hem de sevecenliğinizi yazın. Belki de zamanında onu sevdiğinizi söylememiş olduğunuz için suçluluk duyguları içindesinizdir. Böylece bu duygudan da kurtulmuş olursunuz.
Sonra yazdıklarınızı saklayın ve 20-30 gün sonra yeniden okuyun. Göreceksiniz ki artık hiç de o kadar öfkeli hissetmiyorsunuz, içinizde o duyguların hiçbiri yok. Emin olun, ''O yazıyı yazmış olan ben miydim?'' deyip şaşıracaksınız kendinize. Hatta okudukça bütün o hissetmiş olduğunuz duyguların artık üstünüzde taşımadığınızı fark edip ''ne kadar saçma sapan şeylere ne kadar çok kızmışım,'' diye gülmeye bile başlayabilirsiniz.
Herkesin olumsuz duygularından bir an önce kurtulması dileğiyle...
Sevgiyle...
Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.
Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.