YAS TUTMAK

YAS TUTMAK

Bir yakınımızı, sevdiğimizi, kaybettiğimizde bizden bir şeyler eksilir sanki.

O zamana kadar hep onunla birlikte süreceğini düşündüğümüz hayatımızda aniden koca bir boşluk açılır.

Sevdiğimiz birini kaybetmenin üzerimizde kaçınılmaz bir etkisi vardır.
 
 
Derin bir acı ve üzüntü hissederiz. En başta bu acı hiç bitmeyecekmiş gibi gelir. Bazen acımız içimize tıkanır, bazen gözyaşlarımız sel olur, günlerce, aylarca, yıllarca ağlasak bitmeyecek zannederiz. Gidene bizi terk ettiği için öfke, bizi yarı yolda bıraktığı için nefret bile hissederiz. O kişi olmadan hayatımızın nasıl devam edeceği hakkında endişelenir, kendimizi çok yalnız hissederiz.
 
Ölüm karşısında yapılabilecek bir şey olmadığı için en çok da çaresiz hissederiz. İsyan, öfke, nefret gibi duyguları hissettiğimiz için bir yandan kendimizi suçlu da hissederiz. İnancımıza göre ya hayata, ya yaradana isyan eder ya da kendimize acıma duyguları içinde kavruluruz.
 
Bunların hepsi normaldir ve eğer duygularımıza direnmez olduğu gibi hissetmek için kendimize izin verirsek, duygularımız akıp gider, biz arınırız ve sürecimiz biter.
 
Bu etkiyi ve acıyı kabul edememek yas sürecimizi uzatır. Bu, acıya, duygulara karşı gösterdiğimiz dirençtir, hem çok fazla acı çeker, hem de bu acıyı hissetmek için kendimize tam olarak izin vermeyiz. Yas sürecimizi doğal zamanından erken bitirmeye çalışırsak, ben güçlüyüm maskesinin ardına sığınıp, bir şey olmamış gibi yaşamaya devam edersek, duygularımıza izin vermediğimizden, bir süre sonra bu acı, bedende bir yerlerde kendini fiziksel rahatsızlık olarak gösterebilir.
 
Yas tutmak gereklidir, bize bırakmayı, salıvermeyi, izin vermeyi, kabule geçmeyi, teslimiyeti öğretir. Hep kontrol etmek istediğimiz hayatın bazen kontrolümüzde olamayacağını kabule geçmemizi. Yasımız, bizi geliştirir, büyütür, olgunlaştırır.
 
Kaybımızın üzerinden epey zaman geçtikten sonra biz hala o kişinin adını andığımızda göğsümüzden boğazımıza doğru bir sıcaklık yükseliyor ve gözlerimiz doluyorsa gidenle tam olarak vedalaşmamış, ölümü kabule geçememişiz demektir. O zaman bu konuda bir veda çalışması yapmamız ve hala taşımakta olduğumuz duygularımızı salıvermemiz gerekir.
 
 
 
 
İçimizde açılmış boşluğun yerini başka hiçbir şey dolduramaz ama o boşluğu biz gidenle yaşamış olduğumuz güzel anıları hatırlayarak, gülümseyerek ve onu sevgiyle anarak doldurabiliriz.
 
İçimizdeki yangın yavaş yavaş küllendiğinde, acımız azaldığında, dikkatimiz günlük hayata dönmeye başladığında, yas sürecimiz de bitmiş olur.
 
Biz yas sürecinden çıkmaya başladığımızda zihnimiz devreye girer. Bizim yasımız artık bitmiştir ama acaba diğer insanlar hakkımızda ne düşünecektir. “Annesi daha yeni öldü gezmeye başladı hemen!” “Babası öleli daha ne kadar oldu makyaj yapmış olacak iş mi!” derler mi acaba soruları aklımızda dolaşmaya başlar. Kınayacaklar, yargılayacaklar, eleştirecekler korkusu ile içimizdeki yas bitmiş olsa bile dışarıya yastaymış gibi oynamamız gerektiğini düşünürüz. Bunu yapmak çok gereksizdir yasımız sadece bize özeldir ve bittiyse bitmiştir, gerisi kimseyi ilgilendirmez.
 
Giden gitmiştir ama biz hala hayattaysak hayatın her günü bize verilmiş bir hediyedir. Kalan sayısı belirsiz günlerimizi yas ile doldurmamız, tüm ömrümüzü yasla geçirmemiz gereksizdir. Bir yakınımızı kaybettiysek, onunla birlikte kendimizi de gömmek kadar anlamsız bir şey yoktur. Hala buradaysak, yaşama dört elle sarılmalı ve hayatın bize sunduklarını sevgiyle kabul etmeliyiz. Hala buradaysak, daha alınacak nefeslerimiz görülecek baharlarımız var demektir.
 
 
 
Özlem Hatipoğlu
 
 

Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.