SEVDİĞİNİZİ SEVGİNİZLE BOĞMAYIN

SEVDİĞİNİZİ SEVGİNİZLE BOĞMAYIN

Çölleri aşan Mecnun'u, dağları delen Ferhat'ı bilirsiniz; bu iki çılgın aşığın yaptıkları bilinçaltımıza işlemiş bir kere..

 
Sevmek çok güzel bir duygu, hele de karşılıklı ise... Ancak bazen çok güzel başlamış bir ilişkide biraz yol alındıktan sonra eşlerden biri diğerine daha fazla düşkün hale gelebiliyor. O zaman bir de bakmışsınız ki diğeri aniden umursamaz birine dönüşmüş ve hatta bir süre sonra partnerini terk edip gitmiş. Peki bunun sebebi ne, bu insanlar nerede yanlış yapıyor?
 
Her konuda olduğu gibi sevgi konusunda da dengeleri kurmak çok önemlidir. Çölleri aşan Mecnun'u, dağları delen Ferhat'ı bilirsiniz; bu iki çılgın aşığın yaptıkları bilinçaltımıza işlemiş bir kere... Belki de bu nedenle birini sevdiğimizde sevgimizi ispat etmek için başlıyoruz dağları delmeye, çölleri aşmaya; sanıyoruz ki bu iş böyle...
 
Bazen bunlar da yetmiyor, aşkımızdan deliye dönüyor, sevgimizi nasıl göstereceğimizi şaşırıyoruz. Birisiyle tanışıyoruz, ondan hoşlanıyoruz. Üç beş buluşma, derken ilişkimiz başlıyor. Önce her şey çok güzel gidiyor. O kişiyi daha fazla tanıdıkça hayranlığımız artıyor, ona daha fazla düşkün olmaya başlıyoruz. Hele bir de hayatımızın aşkını bulduğumuza inanırsak, işte o zaman fena; başlıyor dengemiz bozulmaya... Sabah gözümüzü açıp ilk iş ona mesaj atıyoruz, beş dakika içinde mesajımıza cevap gelmeyince telefona sarılıp arıyoruz. Neredeyse yirmi dört saati birlikte geçirmek istiyoruz. Ayrı kaldığımız zamanlarda yarım saatte bir telefona sarılıp onu arıyoruz.
 
Yalnız başına bir yere gideceğini söylediğinde bozuluyor ve kendimizi onun programına dahil etmeye çalışıyoruz. Ayrı olduğumuz her dakika onun ne yapmakta olduğunu düşünüyor, onsuz nefes alamaz hale geliyoruz. Tabii bu arada onu nefessiz bıraktığımızın farkına varamıyoruz!
 
Ne kadar yakın bir ilişki içinde de olursak olalım başka bir insanın hayatına müdahale etmeye ve özgürlüğünü kısıtlamaya hakkımız yok. Her ilişkide ortak bir sevgi alanı vardır. Bu alanı ilişkinin her iki kişinin yarı yarıya kendi sevgisiyle doldurması gerekir; dengeli olan ilişki böyledir. Böyle bir ilişkide kimse kimseyi sıkmaz ve boğmaz.
 
Ancak bazen herhangi bir şekilde merkezimizden kaymaya başlar, ardından da kendimizi bu mevcut alanın tümünü kendi sevgimizle doldurmaya çalışmak gibi bir yanlışın içinde buluruz. İyi bir şey yaptığımızı zannederken karşımızdaki insana bizi sevecek alan bırakmayız. Bu tür bir alan daraltma karşı tarafı sıkar ve boğar; ilişkiyi kopma noktasına getirir. Sonunda terk edilebiliriz ve neden terk edilmiş olduğumuzu bir türlü anlamayız. “Ben onu çok sevdim, onun için her şeyi yaptım, tüm sevgimi verdim ona. Hayatımı adadım.
 
Bir anımı bile onsuz geçirmedim. Beni neden bıraktı, ben bunu mu hak ediyorum, bana yazık değil mi vs.?” diye soru bombardımanına tutarız kendimizi. Burada yanıt çok basittir; eşimiz aşırı ilgimizden sıkılmıştır! Bir taraf aşırı derecede ilgi gösterdiğinde karşısındaki bundan boğulmaya ve kendi sevgisinden emin olamamaya başlar.
 
Düşünün; çilek yemeyi çok seviyorsunuz, bir yerden burnunuza çilek kokusu geliyor. Çileği özlemiş olduğunuzu fark edersiniz, alıp hemen yemek istersiniz. Ve diyelim ki birisine çileği çok sevdiğinizi söylüyorsunuz, o da başlıyor size her gün bir kamyon dolusu çilek yollamaya. Eviniz sandık sandık çileklerle dolup taşıyor, etraf çilek kokusundan geçilmiyor. Bu yetmiyormuş gibi o kişi, yok sana çilekli pasta aldım, sana çilekli süt yaptım diyerek bunları boğazınızdan sokmaya çalışıyor. Ne hissedersiniz?
 
İşte ''sevdim hem de çok sevdim, sevdiğim için de her şeyi yaptım!'' diyen kişinin davranışı da karşı tarafta böyle bir tepki oluşturur. İlişkilerinizin hüsranla sonuçlanmasını istemiyorsanız merkezinizden çıkmayın yoksa dengeleri bozarsınız. Hayatı sevdiklerimizle paylaşmak güzel ama birini seviyoruz diye her şeyi onunla yapmak zorunda değiliz.
 
Düşünün; sevdiğiniz kişiye rastlamadan önce ne yapıyordunuz? Kitap okuyordunuz, yürüyüş yapıyordunuz, arkadaşlarınızla buluşuyordunuz, tek başınıza tiyatroya, sinemaya, konserlere gidiyordunuz vs. Tüm bunları yaparken de mutluydunuz. Hayatınıza biri girdi diye bir şeyler değişmemeli, tüm hayat baştan sona o kişiye göre şekillendirilmemeli. Merkezde yine siz olmalısınız. kendinize özgür alanlar bırakmalısınız. İlişki dışında da bir hayatınız olmalı.
 
Siz kendi merkezinizde ve dengede olduğunuzda ilişkiniz de sağlıklı ve uzun ömürlü kalacaktır. Herkese kendi merkezinde olacağı dengeli, mutlu ve uzun ömürlü ilişkiler diliyorum.
 
Sevgiyle...
 
 
 

Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.