BEN İYİ BİR ANNE DEĞİLİM!..

BEN İYİ BİR ANNE DEĞİLİM!..

Yurt dışında yaşayan kırk yaşında, evli, çocuklu, bir firmada üst düzey yönetici olarak çalışan kadını Türkiye'de yaşayan annesi bir sabah saat 06.00'da arayarak uyandırıyor

ve ona ''Orada kar yağdı, bugün eşin de sen de işe gitmeyin,'' diyor.

Elli yaşında, evli, iki çocuklu, İstanbul'da doğup büyümüş, bir firmada müdür olarak çalışmakta olan bir kadın, bir gece eşini evde bırakarak kadın arkadaşları ile yemeğe çıkıyor. O gece saat 23.30'da kadını annesi arıyor ve ''Saat kaç oldu! Artık evine dön, sen evli bir kadınsın, bu saatte dışarıda işin ne!” diyor.
 
Otuz yaşında, evli ve çocuklu bir kadın, kişisel gelişime merak sarıyor ve bu konuda seminerlere gitmeye başlıyor. Bunu duyan annesi ''Böyle saçma şeylerle oyalanıp duruyorsun, evinle, çocuğunla ilgilen! Gitme artık bu seminerlere,'' diyor.
 
Bu kadınların üçü de evli, çocuklu, kendi hayatlarını kurmuş, ekonomik özgürlüklerini ellerine almış başarılı iş kadınları ve bu örneklerin hepsi gerçek. Bu örneklerin benzerlerini siz de yaşıyorsanız ve eğer on sekiz yaşından büyükseniz bir yerlerde hata yapıyorsunuz demektir..
 
Yurt dışında üniversite okuyan bir kızım var. Bulunduğu şehirde kar da yağsa, yağmur da yağsa, oraları sel de bassa bir gün bile onu arayıp ''Sıkı giyin, şemsiye al, sokağa çıkma,'' demedim hatta o şehirdeki hava durumunu takip etme ihtiyacı bile hissetmedim.
 
Yani bu örneklerdeki anneler iyi anneler ise ben iyi bir anne değilim.
 
Birbirine karışmaya bayılan bir toplumuz; herkes birbirinin hayatına sürekli bir müdahale halinde.
 
Buradan herkese sesleniyorum; lütfen, başkalarının hayatına müdahale etmeyin, başkalarının da sizin hayatınıza müdahale etmesine izin vermeyin!
 
Çocukluktan itibaren yönlendirilerek ve hesap vererek büyüdüğümüz için bunun normal olduğunu zannediyoruz. Büyüğümüzdür diyerek onların her söylediğini doğru kabul ediyoruz. Bazen üzülmesinler kırılmasınlar diye onların isteklerine boyun eğiyoruz. Büyüdükçe doğruları aslında o kadar da iyi bilmediklerini, bizim için doğru olanı en iyi bizim bileceğimizi hatta yanlış biliyor bile olsak bunların kendi seçimlerimiz olduğunun farkına varıyoruz; işte sorun tam da burada ortaya çıkıyor çünkü aniden onların yönetimi altında olduğumuzun farkına varıyoruz. Bu hoşumuza gitmiyor; müdahaleyi etmeyi bırakmak da onların hoşuna gitmiyor.
 
Anneler, babalar, akrabalar vs., iyilik yapıyorum zannederken hayatımıza çok fazla karışıyor ve kendi kararlarımızı verme özgürlüğünü engelliyor.
 
Şimdi bu yazdıklarımı okurken bazılarınızın içi rahat etmiyor biliyorum. Hayatına müdahale etmek zorunda hissettiğiniz kişi hakkında ''Ya yanlış karar verirse, ya sonra pişman olursa, ya üzülürse,'' diye düşünüyorsunuz. Evet, çocuğunuz ya da yakınınız için endişelenmenizi anlıyorum ama bırakın bir kere de yanlış karar versin! Siz hiç hata yapmadınız mı? Pişman olmadınız mı? Üzülmediniz mi?
 
Hayatınızı bir gözden geçirin dediğimde mutlu, mutsuz pek çok anı gelir gözünüzün önüne yani hayat yalnızca mutlu anlardan oluşmaz; iyisiyle kötüsüyle bir bütündür. Karışmadan duramadığınız her kimse, kendi hayatını, kendi deneyimlerini, mutluluk ve mutsuzluklarını yaşamasına izin verin. Seçim yapsın, karar versin, sonucunu yaşasın. Buna izin vermediğiniz takdirde yıllar sonra dönüp sizi suçlayacak, ''Senin dediğin gibi değil kendi istediğim gibi yapsaydım belki çok daha mutlu olacaktım,'' ya da ''beni fazla korudun, bana hiçbir şey için izin vermedin,'' diyecek. Siz ''Ben bunu senin iyiliğin için yaptım,'' diyeceksiniz belki ama bu cümle onun için hiçbir şey ifade etmeyecek. Yapmasaydın, karışmasaydın hayatıma diyecek ve o zaman siz onun hayatına bu kadar karışmış olduğunuz için pişman olacaksınız.
 
Bir de diğer taraftan bakalım konuya: Onun seçimlerine izin verin. Ne yaparsa yapsın demiyorum tabii ki; iyiyi kötüyü bildiğinizi söyleyin, deneyimlerinizi anlatın ona ama sonra onu kendi kararını vermesi için serbest bırakın. Konu ne olursa olsun bunu yapın. Hangi işte çalışacağına, hangi okulda okuyacağına, kiminle evleneceğine, nerede ev alacağına, nerede dükkan açacağına bırakın kendi karar versin.
 
Karışılan ve bundan bunalan sizseniz farkına varın; artık büyüdünüz ve kimseye hesap vermeniz gerekmiyor, yalnızca haber vereceksiniz o da gerekiyorsa. İzin alma, büyüklerinize hesap verme, onların dediği gibi hareket etme yaşını geçtiniz. Size karışmalarına sinirleniyorsunuz ama buna farkında olmadan siz sebep oluyorsunuz; onlara her yaptığınızı anlatıyorsunuz. Tüm hayatınızı anlatırsanız onlar da -ucundan kıyısından bile olsa- dahil olacaklar o hayata ve size akıl verme yetkilerinin olduğunu düşüneceklerdir.
 
Demiyorum ki anne babanızı hiçe sayın, onlara saygısızca davranın. Tabii ki sevgimizi, saygımızı, ilgimizi göstereceğiz ama tüm hayatınızı onların gözetiminde ve onların kararları doğrultusunda geçirmek zorunda değiliz.
 
Kanun bile on sekiz yaşından itibaren reşit sayarken sizi, otuzunu hatta kırkını aşmış bir insan için, akıl sağlığı yerinde olduğu halde başkasının onun adına karar vermesi tuhaf değil mi?
 
Hayat böyle bir şey, özgürlük böyle bir şey.
 
Güzel olan yanı da bu zaten. Başkalarının seçimlerine göre yaşadıktan sonra hayatın ne anlamı kalır ki.
 
Herkesin kendi seçimlerini özgürce yapabilmesi dileğiyle...
 
Sevgiyle...
 
 

Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.