BOŞANMAK

BOŞANMAK

Nedir bu 'yuvanı yıkma; çocukların var.' kalıbı?

Yuva nedir? Senden daha değerli bir kavram mıdır ki toplum tarafından sana sürekli yuvayı koruma görevi verilmiştir?

 

Benim yuva diye adlandırdığım yer içinde insanların huzurlu olduğu, değer gördüğü; kıymet bilindiği, kendini içinde iyi hissettiği, sevdiği, sevildiği; güzel paylaşımların olduğu yerdir. Eğer senin yuva dediğin bu kavramları içermiyorsa yık gitsin o yuvayı! Yenisini yaparsın ya da hiç yapmazsın, o senin bileceğin iş. Yuva dediğin şeyin içinde sevgi, aşk, muhabbet olur. Her iki tarafında tatmin yaşadığı doyurucu bir cinsellik olur. Sohbet, iletişim, paylaşım, dayanışma olur öyle ki evine geldiğinde seni huzur ve mutluluk sarıp sarmalar. Yuva, olduğun gibi kabul edildiğin yerdir. Bunlar varsa o yuvayı korumak için sonuna kadar savaşırsın. Eşinin geçici bir sorunu varsa arkasında durur, destekçisi olursun. Sen zaten ben söylemesem de kaplanlar gibi savunursun yuvanı, biliyorum ama adam seni aldatıyorsa, değer vermiyorsa, aşağılıyorsa, üzerine yıkılmışsa, bir işe yaramıyorsa, hayat yolunu seninle elele yürüyeceğine sırtında kambur oluyorsa, katlanma.
 
Sen değerlisin ve sevilmeye layıksın, hem de çok! Bunu kendine hatırlat.
 
'Çocuklarım için katlanıyorum' teranesini de bırak artık, tutunma bu bahaneye!
 
Eğer bu söylediğine inanıyorsan bil ki büyük bir yanılgı içindesin çünkü senin anne olarak mutsuz olduğun o yuvada, çocukların senin mutsuzluğunu görüyor, daha da mutsuz yetişiyorlar ve bil ki sen, ileride mutsuz oldukları evliliklerin içinde mahkum kalmalarına neden oluyor, onlara bu konuda kötü örnek oluyorsun. Onlar, senin dayak yeyip, ses çıkarmadığını görüyor; şiddeti, şiddet karşısında susmayı, korkuyu ve dehşeti öğreniyorlar. Senin kendi ayaklarının üzerinde duramadığına şahit oluyor, bir eş müsveddesine bağımlı kalmayı, kendine ve hayata güvensizliği, ezikliği öğreniyorlar. 18-20 yaşlarına geldiklerinde, 'Sizin için boşanmadım ben!' diye yakındığında büyük ihtimalle sana 'Boşansaydın, bize ne, neden mutsuz olduğun halde katlandın ki?' diyecekler. O zaman şaşırıp kalacaksın. Mutsuz geçirdiğin yıllarına pişman olacaksın ama iş işten geçmiş olacak. İlle içki, kumar, kötü alışkanlıklar ya da şiddet ve dayak gerekmiyor boşanmak için. Herhangi bir nedenden dolayı mutsuzsan bence yeterli bir boşanma sebebidir bu.
 
Sen 'mutsuzum, boşanacağım' diyorsun, tüm ailen üzerine geliyor 'aman boşanma, iyi adam.' İçkisi, kumarı yokmuş! Allah Allah; tüm kötülük içki ve kumardan mı kaynaklanıyor yani?
 
Adam evin tüm sorumluluğunu kadının üzerine yıkmış, kendi yan gelmiş yatıyor. Kadının hayatına hiçbir katkısı yok, ne evin sorumluluğunu alıyor, ne çocuklarından ne de yaşadıklarından haberdar. Var ama yok cinsinden adam ama kadın, 'sinek kadar kocam olsun, başımda bulunsun' kandırmacasına kapılmış, o adamı sırtında taşımaya devam ediyor. Neymiş; bu toplumda dul kadın olmak kolay değilmiş. Dulun adı büyük olurmuş. Boşanırsa etraftaki bütün erkekler onu cinsel anlamda istismar edermiş.
 
Bunlar senin zihninin yanlış inanç kalıpları. Öyle bir duruş sergilersin ki etrafta öyle adamlar varsa bile niyetlerinden vazgeçer, sana şapka çıkarır.
 
Bırakın bunları. Kocasız yaşanmaz, erkeksiz yaşanmaz; başımda biri olsun. Babam olsun, ağabeyim olsun, o da olmazsa kocam olsun. Bunların tamamı safsata.
 
Kadın, tek başına çok güçlüdür. Hem de çok! Zihninizdeki yanlış kalıpları tersine çevirdiğiniz anda, bakın görün, yönetimi nasıl ele alıyorsunuz! Zaten her şeyi kendi başınıza yapabiliyorsunuz ama hala o adamın varlığından cesaret aldığınız yanılgısındasınız. Çıkın bu görüş açısından! Fark edin artık; o adam olsa da olmasa da siz zaten her şeyi halledebiliyorsunuz hatta ayak bağı olmasa daha da iyi halledeceksiniz. Çocukların, evin sorumluluğu, çalışma hayatındaki sorumluluklarınız, yetmiyormuş gibi, bunun üzerine bir de adamın sorumsuzluğu; çekilir şey mi bu?
 
Ayrıntıya girmeyeceğim ama bunu yaşayan kadınlar ne kastettiğimi çok iyi anlayacaklardır. Erkek egosu bu şartlarda ezilmekten hoşlanmıyor; kadın bu yüzden bir de sözlü şiddete maruz kalıyor.
 
Şiddetin şekli, ille de fiziksel olmayabilir; adam sözleriyle, bakışlarıyla, nidalarıyla kadını öyle bir aşağılar ki dövmekten beter eder. Kadın da mecburmuş gibi bu muameleye katlanır. Neden? Yuva yıkılmayacak. Sanki Allah kelamı! Bir de 'Benim hiçbir gelirim, kariyerim, mesleğim vs. yok; bu adama katlanmak zorundayım,' diyenler var. Seni geçindiriyor diye bir adamla oturuyorsan, kusura bakma ama para karşılığı kendini satıyorsun demektir. Bu işi gerçekten meslek olarak yapanlara lafım yok; fahişeliğin gerçekten dünyanın en zor işi olduğunu düşünüyorum, o ayrı.
 
Şu yaptığını yaptığını fark et; adam sana para veriyor, evin geçimini sağlıyor, sen de ona karılık yapıyorsun. Bunların olduğu ortama yuva denilebilir mi Allah aşkına? Mutsuzsan, durumu değiştirmen gerekiyor. Sen istedikten sonra imkansız diye bir şey yok. Korkularını içinde büyütüp duruyorsun. İş bulamam, geçinemem, çocuklarıma bakamam; perişan olurum, ortada kalırım. Sen bu korkuları hissettikçe çevrendekiler de bunları körüklemeye devam ediyor.
 
Bil ki ilk boşanan sen olmayacaksın. Emin ol sonuncu da ama özgürleştiğinde, sana para veriyor diye sevmediğin bir adama katlanmak zorunda kalmadığında gerçekten yaşamanın ne demek olduğunu anlayacaksın. Belki zihnin bunları okurken bana kızıyor; 'o kadar kolaydı sanki,' diyorsun içinden. Toplum, arkadaşlar, aile, hepsi üzerine geliyor ve sen ne yapacağını bilemiyorsun.
 
Sen yeter ki içindeki güce güven ve adım atmaya niyet et, inan, gerisi çorap söküğü gibi gelecek. Sen o adamı sırtından atmayı başardıktan sonra, sana 'sakın yuvanı yıkma!' diyenler, 'iyi ettin; bak şimdi çok mutlu görünüyorsun. Zaten adam da işe yaramazın tekiydi,' diyebilirler; bunlara şaşırma. Ailem arkamda durmaz, çocuklarım benden nefret ederler; tek başıma hayatla mücadele edemem, geçinemem; erkeklerin oyuncağı olurum; aç ve yalnız kalırım; yatacak yer bulamam, bunların hepsi senin zihninin yarattığı endişeler. Sen istedikten sonra üstesinden gelemeyeceğin hiçbir şey yok. Her şeyin bir yolu ve çaresi var. Sen yeter ki kaygılarını yen ve bir adım atmaya karar ver. Ayrılırsam mutsuz olurum korkusuyla kendini zaten mutsuz olduğun bir evliliğin içine hapsettiğini fark et. Hayatının yönetimini eline al, yürekle, cesaretle harekete geç, daha fazla beklemeden, daha geç olmadan, sonradan pişman olmadan...
 
Kimsenin mutsuz evliliklerin içinde hapsolmaması dileğiyle...
 
Sevgiyle...
 
Özlem Hatipoğlu
 
 
Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.